kayıplara


Az önce Zeynep Selvili'nin bir videosuna denk geldim.

Yaşadığımız büyük kayıplar, bizde aslında olduğundan küçük etkiler bırakıyormuş gibi görünse de daha küçük kayıplar yaşadığımızda ya da herhangi büyüklükte bir kayıp yaşadığımızda ve o kayba ağladığımızda; küçük etkiler bıraktığını düşündüğümüz kayıplara da ağladığımızı ifade ediyordu.

Birkaç kez üst üste dinlediğimde ve konuşurken yüzünde taşıdığı o duyguları izlediğimde çok samimi bir şey gördüm o videoda.

Bazı günlerde bazen sık sık bazen daha uzun aralıklarla ve tabiki hayat akıp giderken içime kocaman bir sıkıntı oturuyor. Açıkçası görünürde herhangi bir problem yokken, ben hayatımdaki şeyleri gerçekten yavaş yavaş yerine koyuyorum derken...

Ve tabiki ömrümün bazı kısımlarında belli kayıplar yaşıyorken.

Bazen hiç olmayacak yerler ve zamanlarda; bazen de tam olması gereken zaman ve yerde. Kocaman bir sıkıntı... Önüne geçip  durdurabileceğim değil uzaktan bana doğru yaklaşırken beni de içine katıp nereye gidiyorsa oraya götürebilecek bir sıkıntı. Belki yarım saat önce kendimce evde dans ediyor ve aynaya bakarken aynadaki yansımama yüzüm gülüyorken; bunu çok da uygun görmeyen bir sıkıntı. Küçükken bir şeyleri azıcık abarttığımda 'tamam biraz abartmadın mı hadi gel!' diyen o ses gibi -hala hiçbir şeyi abartmayı sevmem ve hala bir şeyi abartmasam da öyle hissettiğimde o ses beni mutlaka ziyaret eder-.

Her neyse

o sıkıntının ya da o sıkıntının arkadaşlarının neden beni içine katıp gittiği yere götürdüğünü düşünürken kayıp bile sayamayacağım kaybım gelmişti aklıma. Somut olarak kaybolmasına şahit olmadığım fakat halihazırda tüm ceplerimi doldurup bazen hareket etmeme engel olan o kaybım. Acaba bütün ömrümü etkilemiş ve büyük ihtimalle etkileyecek olan bu kayıp beni bu sıkıntının içine katıyor olabilir mi diye düşünürken o ses tekrar gelmişti ve konuyu kapatmıştık, ansızın gelen sıkıntılarım ve ben. Ama evet olabilir Zeynep Selvili'nin de dediği gibi.

Hayatımda 'kayıp' olarak nitelendirebileceğim her şeyi atlatırken hep insanları şaşırttım; güçlü görünmemle. Hiç o kaybı yaşamamış biri görünmek iltifatı hep çok yakıştı üstüme. Böyle büyüdüm çünkü hiç o kaybı yaşamamış gibi olabilmeye uygun zeminde, o kaybın büyürken içinde yer kapladığını fark eden biri olarak hem de. Hiç o kaybı yaşamamış biri gibi göründüğünüzde ya da belki de hiç o kaybı yaşamamış biri olarak görünmeye yakıştığınızda o sıkıntının bir anda kapıyı çalma yahut başka bir kayıp yaşadığında tüm kayıpları ellerinden tutup önüne getirebilme ihtimali insanın gözünden kaçıyor. Hazırlıksızsın yani; üstüne o çok yakışan iltifatı çıkarmış yaşamaya devam ederken tam karın boşluğuna gelip nefesini kesen o sıkıntı...

Tekrar hoş geldin,

hiç yokmuşsun gibi davranmama rağmen aslında hep burdayım demene aldırış etmediğim/etmediklerim.

Merhaba kaybım, kayıplarım ve kaybolacaklarım!

Merhaba kolaylıkla geçip gittiğini sandıklarım,

merhaba çok sevdiğim ama vedalaşmak zorunda kaldıklarım 

ya da 

hiç selamlaşmadan vedalaşmak zorunda kaldığım,

merhaba tam da kayıplarım sebebiyle olduğum kişi,

merhaba ben koşarken, kaçarken ya da güzel bir akşamüstünde yürürken arkamdan gelenler,

merhaba ben başka başka şeylere ağlarken her seferinde ama her seferinde kendine yer bulanlar,

merhaba her şey yolundayken, kendi ellerimle yürüyeceğim yolun taşlarını dizerken, severken ve seviliyorken, tam olarak mutlu olmaya çok yakınken gözlerimi doldurup göğsümü sıkıştıran en büyük kaybım,

merhaba tüm kayıplarıma rağmen yerini en çok dolduramadığım hatta dolduramadığım için tüm boşluklarımı rahat bıraktığım...

İçini o sıkıntı kaplayanlara,

                                 hiç o kaybı yaşamamış biri iltifatı üstüne yakışanlara

ve 

en çok

kayıplara...

Merhaba!






Yorumlar

Popüler Yayınlar