O gün, o yer ve büyülenmek

 

Bu fotoğrafın tarihi yaşadığımız bu günden tam 1 yıl öncesi.

Bizim yaşadığımız yerde; bize hala yaşadığımızı hissetme şansı tanıyan, nefes alamadığımız anlarda gerçekten samimi bir nefes olan böyle bir yer var ne şanslıyız ki.  

Burası aslında çok eski, içinde umudu ve cesareti taşıyan insanların emek verdiği ve ruhu olan bir yer. Nefes aldırmasının sırrı bu olabilir belki de. Dünyada belli aralıklarla birçok insanın inanıp emek verdiği ve değiştirmek için çaba harcadığı bazı fikirler oluyor ve bunu baltalamaya çalışan diğer insanlar... Eğer bir insan olsaydı bu yer -ki bence ruhu olması yeterli- bütün güzelliğine ve kendisi için harcanan emeğe rağmen yarım kalmış/yarım bırakılmış birisi olurdu. Yarım bırakılmasına rağmen sonrasında herbiri için yuva olduğu insanlara umut, nefes alma fırsatı veren bir yer... 

Bizim her yarım bırakılmış, eksik kalmış, umudunu ve cesaretini yitirmiş, evinin yolunu bulamamış hissettiğimizde ayaklarımızın buraya gitmesinin sebebi de budur belki de. Kaybettiklerimizi bulmak, en azından kaybettiklerimizi bulabilmek için tekrar yola koyulmak... Evet böyle bir etkisi var. Kiminle giderseniz gidin, geldiğiniz yere geri dönerken tekrar yola koyulmak istiyorsunuz, kursağınızda kalan hevesiniz bile o kursaktan kalkıp aslında ulaşmak istediği yere doğru yola koyulmak istiyor. En azından bu yerin bizim ve hevesimiz üzerindeki etkisi bu yönde. 

Bu günden tam bir yıl önce gittiğimizde de yine hayatın bizden çok sevdiğimiz birini ayrı düşürdüğü ve bu ayrı düşürme durumunun bize kaybolmuş hissettirdiği bir gündü. Hava da çok kapalıydı aynı zamanda ve yağışlı... Dünyanın çirkinliğinin gözümüze sokulduğu o günlerden birisi. Ağzımızdan çıkan her kelimeye senkron olarak yeryüzüne düşen birer damla ve havanın tüm kapalılığına, güneş eksikliğine rağmen kelimelerimizle yağmurun ritmini bozan bir gökkuşağı... Böyle anlatınca sizin için o gökkuşağının çıkması pek heyecan yaratan ve mucizevi bir şeymiş gibi görünmüyor olabilir fakat bize sorarsanız biz o ritmin bozulmasına şükür duyduğumuzu söyleriz. Ve o an bizim için büyülüydü deriz. Çünkü öyleydi, insan kendisini ne kadar karanlıkta hissediyorsa bir gökkuşağını büyülü bulma oranı da ona göre değişebilir bence eminim ki bizce ve bundan büyülendiğimizi anlattığımızda bizimle büyülenen insanlarca...

Her neyse,

biz o gün bir gökkuşağı büyüttük. Daha doğrusu bizim gözlerimizin önünde bir gökkuşağı büyüdü hem de bize birçok zamandan daha çirkin görünen dünya üzerinde; biz tam anlamıyla gökyüzü kadar karanlık ve  yeryüzüne yağış bırakacak kadar dolu  hissediyorken. Bana sorarsanız insan yaşadıkça ve yaşamaya devam ettikçe ve tabiki çok karanlıkta hissettiği zamanlarda iyi şeyler olacağına olan inancı inanılmaz bir şekilde eksiliyor, hem de nefes aldıkça eksilmek kadar ciddi bir eksilmek... Büyüleniyorsunuz o an fakat o an bittiğinde o büyünün hayatınıza da büyü katacağı gerçeklikten uzak geliyor. Ama yaşadıkça şunu da fark ediyorsunuz ki bazı büyülü hissettiren şeyler anında hayatımızı büyülü yapmasa bile dönüp baktığımızda -eğer dönüp baktığımız yer en azından nefes alabilmeye başladığımız bir noktaysa- bazı şeyleri büyülü yapmaya başlamış en kötü ihtimalle içimize büyülü şeyler olabilme umudu ekmiş. Evet ekmiş, ekmiş ki şu an bu kelimeler zihnimden buraya akıyor. Dedim ya en azından benim için, bizim için...

O gün bu fotoğrafın altına şöyle yazmıştım "o gün büyümesine şahit olduğumuz gökkuşağı güzelliğindeki, içimize sine sine sevdiklerimizle olan günlerimizi bekliyoruz.". O günden sonra gerçekten sevdiklerimizle içimize sine sine bazı günler yaşadık, hem de eskiden hiç sinmediği kadar. Ve gerçekten şükrettik; gökkuşağının büyüdüğüne şahit olduğumuz için, sevdiklerimizle içimize sinen günler yaşayabilme fırsatımız olduğu için, sevdiklerimiz olduğu için ve bazı şeyleri içimize sine sine yaşayabildiğimiz için. Yine de hala bekliyoruz. İnsan içine sine sine yaşadıklarına doyamıyor çünkü ve insan sevdikleriyle yaşadığı anlara da doyamıyor çünkü. 

Bu o günün hikayesi, bu aslında o gökkuşağının hikayesi, bizim karanlıkta hissetmemizin hikayesi, o yerin hikayesinin bir parçası, şu an olduğum yerden geriye baktıklarımda gördüklerim ve o güne nispeten daha aydınlıkta hissettiğim için o aydınlığın bana gösterdikleri. İnsan gerçekten bazen geriye dönüp bakabilmeli; kendisini o an'da görebilmek için, kendisine o an'ın kattıklarını fark edebilmek için. İnsan bazen gerçekten yola çıkmak için bir yerlere gidebilmeli, o yerin yola çıkmaya cesaret verip veremeyeceğini bilmeden; insan bazen kapkaranlık bir gökyüzünden çıkan bir gökkuşağına inanabilmeli ve o gökkuşağının kendisini büyülemesine izin vermeli. Tabiki bencesi bu, bizcesi...

Size neyden büyüleneceğinizi söyleyemem ama o an size neyden büyüleneceğinizi fısıldayabilir, kapkaranlık gökyüzünden çıkıp sizi büyüleyebilecek gökkuşakları diliyorum -kapkaranlıktan çıkmasa daha güzel olabilir ama o zaman büyüler mi bilemem-  ya da neyden büyülenmek istiyorsanız onu. Ya da hiç büyülenmeye ihtiyacınız kalmayacak kadar güzel yaşanmışlıkları.

Teşekkürler yarım bırakılmışlığına rağmen ben ve benim gibi birçok insana yuva olan o yer,

teşekkürler kapkaranlık bir gökyüzünden çıkan gökkuşağı,

teşekkürler sevdiklerimizle içimize sine sine yaşadığımız/yaşayacağımız o günler,

teşekkürler sevdiklerimiz 

ve

teşekkürler büyülenmek!



Yorumlar

Popüler Yayınlar